Milletlerin büyükleri vardır. Türk milletinin geçmiş
ve gelecek bilinci olan büyük evlatlarından Nevâî, adeta tek başına millettir. Onun çağları
aşıp gelen inancı ve ülküsü, kimliğimiz Türkçeyi yaşayan ve yaşatan anlayışı,
ışıklı sesi ve ezgili söyleyişi, zihnimizi ve gönüllerimizi ısıtmakta; bir
kutup yıldızı gibi önümüzü aydınlatmaktadır. Ali Şîr Nevâî’nin ne denli güçlü
bir Türkçe sevgisine sahip olduğunu aşağıya aldığımız birkaç beyitten
anlayabiliriz. Başarup encüm-i dürr min Türk mihr Birke körme baş tuman anı sipihr (Hayretü’l
Ebrar) ‘Türk güneşi inci gibi olan yıldızları saklar. Gök
onu baş aşağı yere gömer.’ ‘Eger bir kavm
ger yüz yoksa miningdür Muayyen Türk
ulusu hod, meningdür Alıp men taht-i fermanımga âsân Çerig çekmey
Hıta’dan ta Horasan Horasan dimegil Siraz u Tebriz Ki kılmıs
devrini kilkim seker-rîz Köngül bermis sözümge Türk, can hem Ni yalguz Türk
belkim Türkman hem Ni milk içre ki bir ferman yıbardım Anıng zabtıga
bir Divan yıbardım Bu divan tuttı ol kisverni andak Ki Dîvân tüzmegey defterni andak.’
(Ferhat ve Şirin) Günümüz Türkçesiyle: ‘Türk
milleti ister bir kavim isterse yüz hatta bin uruk olsun gerçekte bunların
hepsi ( birdir) benimdir. Ben çeri, (ordu) çekmeden Hıta (Çin) ülkesinden
Horasan’a kadar uzayan bölgeleri buyruğuma aldım. Yalnız Horasan değil Şiraz
ile Tebriz Türkleri devrini de benim kalemim şekerle tatlı kılmıştır. Türkler
benim sözlerime gönül vermişler, canını bile vermişlerdir. Yalnız Türkler
(Uygur, Çağataylı, Altınordulu, Kazan, Kıpçak) değil Türkmenler (Akkoyunlu ve
Osmanlılar) … Ben bu ülkeleri ele geçirmek için ferman göndermedim; ancak bir
Dîvân göndererek bu işi yaptım. Bu dîvân (devlet sınırlarını aştı) ülkeleri
öylesine tuttu ki hiçbir yasa koyucu dîvân ile defterleri böylece sağlam zapt
edip, düzene koyamaz.’ ‘Sen çü nazmnı
Türktâz ettin, Farsî tildin ihtiraz ettin.’ (Seb’a-i
Seyyâre) Sen şiirlerini Türkçe söyledin. Fars diline itiraz
(çekince koy-) ettin. (Farsça yazmadın.) Sonsuza dek, zihninizi Türkçenin ezgili sesi
aydınlatsın. |