Demokrasi
geleneğimizde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birçoğu sancılı olduğu kadar
adeta partiler, klikler, ideolojik düşünce sahipleri arasında bir savaş
haline de getirilmiştir. Halkımızın bir kesimi bu savaşın bir yanı olurken,
diğer bir kesiminin de diğer yanı yapıldığı görülür. Önce seçilecek kişinin mutlaka birey
olarak bizim düşüncemizde olması gerekiyor. Eğer seçilecek kişi böyle birisi
değil ise “alışamadığımız”ı söyleriz… “bizim cumhurbaşkanımız değil!” deriz…
Çankaya’ya lâyık biri olarak görmeyiz… Çünkü; siyaset bizde ilkeler
üzerinden yapılmaz! Kişiler üzerinden yapıldığı içindir ki, bir anafor içinde
çırpınıp dururuz… Cumhurbaşkanlığı seçimleri başka
ülkelerde; bizdeki gibi kutuplaşmaya, manipülasyon ve demokrasi dışı
tavırların sergilendiği bir arenaya dönmez, ayak oyunları görülmez… her şey
demokrasinin kuralları içinde cereyan eder… Başka ülkelerde; ancak
demokrasinin bir simge makamın seçimi olarak görülür ve seçim sonrası her şey
unutulur, gider. Hatta, başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelerde, başkanın
icra gücü çok fazla olduğu halde, seçimler bizdeki kadar yüksek volümlü sese
ve hareketliliğe sahip değildir. İşte
okuyacağınız bu kitap; Atatürk’ten, Recep Tayyip Erdoğan’a kadar olan tarih
dilimindeki o günlerin çekilen sancılarını, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi
siyasi manevraları, siyasi oyunları, görev alan aktörleri tanıtmaya ve
yaşananlar, bir gazeteci gözüyle anlatılıyor.
|